Sintra'da Gezilecek Yerler
Daha önce Lizbon yazımız içinde
Sintra için ayrı bir yazı yazacağımızı belirtmiştik, uzun aradan sonra yazıyı
sonunda paylaşabiliyoruz. Bu sayede çok beğendiğimiz Sintra’yı da hatırlamış
olacağız.
Sintra, Lizbon’a yarım saat
mesafede 377 bin nüfuslu bir şehir (aslında sonradan nüfusu öğrendiğimizde çok
şaşırdık çünkü eski şehir kısmında nüfus oldukça az). Lizbon merkezde bulunan
tren garından Sintra’ya yarım saatte bir tren var, yani buraya ulaşımınız çok
kolay.
Sintra tren istasyonunda
indiğinizde zaten eski kent kısmına yürüyerek 15 dakikalık bir mesafede inmiş
oluyorsunuz. Tren istasyonunun hemen karşısında şirin ufak belediye binası
bulunuyor.
Belediye binasının önünden eski
kente yürürken heykellerle dolu yeşiller içinde bir yolda sanki galeride gezer
gibi gidiyorsunuz.
Şimdi bazılarına gidebildiğimiz
bazılarına ise kısıtlı zaman nedeniyle gidemediğimiz Sintra’nın görülmesi
gereken yerlerine değinelim ama öncesinde Sintra’da yeşilin her tonunu
göreceğinizi belirtmeden geçemeyeceğim.
Sintra Ulusal Sarayı
Hemen eski kentin kalbinde, tarihi
8.YY’a kadar dayanan bu kalenin alametifarikası çok büyük iki bacası. Çok
kalabalık olmayan bir turist kafilesiyle kaleye bilet alarak girdik. Mozaik ve
fayansları kalenin içinin dışından daha ihtişamlı olmasını sağlıyor. Yine de
saray ona tepeden bakan Pena Sarayı’nın gölgesinde kalıyor.
Ulusal Saray’dan sonra ikinci
istikametimiz Quinta da Regaleira oluyor. Merkezden 15-20 dakikalık zevkli bir
yürüyüşten sonra buraya ulaşıyoruz.
Aslında burası devasa bir bahçeye
sahip romantik tarzda bir saray ama asla sarayla anılmıyor çünkü sarayı dahi
gölgede bırakan göllerle, kulelerle, mağaralarla dolu mükemmel bir bahçesi var.
Bahçelere girerken dağıtılan haritadan almayı unutmayın yoksa gerçekten
görülmesi gereken çok şeyi kaçırabilirsiniz.
Sintra’ya 7 km mesafede,
ortaçağda (1560 yılında) buraya yerleşen 8 keşiş tarafından kurulmuş bir
manastır. Tamamen dış dünyadan uzak, ormanın içinde, herkesten soyutlanma
hissinin bugün dahi hissedildiği çok farklı bir yer. Buralara yolunuz düşerse
mutlaka gidin. Manastıra ulaşım olmadığından biz taksiyi tercih ettik ama
bisikletle gidiliyormuş. Manastır, tüm dünyadan kaçılan bir çilehaneye de
dönüştürülmüş zamanında. Odalara girmek için bir metrelik kapılardan eğilip
girmek gerekiyor. Bu arada belirtelim 20.YY’a kadar manastıra rahipler arınmak
için gelmeye devam etmişler. Bu arada belirtelim burası da Sintra’daki pek çok
bina gibi Unesco mirasları arasında.
Pena Sarayı
Sintra’nın tepesinde, bölgenin en
etkileyici binası. O kadar yüksekte ki, tepenin dibindeki bilet gişesinden
sonra bir otobüsle yukarı çıkıyorsunuz (isteyen yürüye de biliyor tabi). 1493
yılında bir ibadethane olarak başlayan inşaat,
1836 yılında rengarenk bir saray olarak tamamlanmış. Portekiz’in en önemli
yapılarından birisi, mutlaka görülmeli.
Monserrate Sarayı
Sintra’da kısıtlı zaman nedeniyle
göremediğimiz yerlerden birisi burası. Sintra merkezin biraz dışında kalıyormuş
ve ring hatlarıyla saraya ulaşabiliyorsunuz. Aslında villa tarzında yapılan
bina 1858 yılında yapılmış. Aşağıda resimlerini görebilirsiniz.
Mağribi Kalesi (Castelo Dos Mouros)
8.YY’da inşa edilen kale, İber
Yarım Adası Müslüman’ların eline geçtiğinde kurulmuş. Sintra’nın en önemli
turist çekim merkezlerinden birisi ve Pena Sarayı’nın tam karşısındaki tepede
yer alıyor. Pena Sarayına giden otobüsler aynı zamanda kaleye de uğruyor. Gitmişken
mutlaka görün.
Cabo da Roca
Kıta Avrupası’nın en batı ucuJ öyle ki gittiğinizde
Avrupa’nın en batısına geldiğiniz için sertifika bile veriyorlar. Sintra’dan
yaklaşık 45 dakikalık bir yolculukla sadece birkaç bina ve deniz feneri olan bu
güzel yere ulaşıyorsunuz. Atlas Okyanusu’nun köpüren dalgaları kayalıklarının
sürekli dövdüğü kayalıklar ve rüzgar… Otobüs durağının yakınında bulunan kafede
mutlaka dalgaları izleyip bir bira için.