17 Aralık 2013 günü sabah
erkenden Phuket’ten Air Asia Havayolları ile Phuket Havaalanından Bangkok Suvarnabhumi
Havaalanına geldik. Sabah erken saatte Bangkok’a gelmenin avantajı gezmeye
erkenden başlamak olacak. Havaalanı şehrin dışında ve merkeze direkt
havaalanından skytrain yok. Bu nedenle havaalanından otobüs ile 15-20 dakikalık
yol gittikten sonra gördüğümüz ilk skytrain durağında inerek, otelimizin olduğu
Sukhumvit bölgesine giden trene biniyoruz. Uzakdoğu’da raylı ulaşım trafiğin
üzerinden döşenmiş hatlarla yerden 5-6 metre yukarıdan geçen trenlerle sağlanıyor.
Skytrainle Sukhumvit durağına geldikten sonra ilk iş otelimize yerleşiyoruz.
Check-in işlemlerini yaparken bize dondurma ikram ediyor otel çalışanları.
Dondurmamızı yiyip valizlerimizi bıraktıktan sonra şehri gezmek için yola
düşüyoruz.
Bangkok’ta
Gezilecek Yerler
Bangkok; modern,
kalabalık bir metropol. 10 milyona yaklaşan nüfusuyla AVM’lerle dolu bir şehir.
Tayland’ın başkentinin kısa adı Tay dilinde “Melekler Şehri” anlamına
geliyormuş. Kısa adı diyorum çünkü Bangkok dünyadaki en uzun isme sahip şehir. Tayca’da
şehrin tam adı; “Krungthep Mahanakorn Boworn Rattanakosin Mahintharayuttha
Mahadilokpop Noparatratchathani Burirom Udomratchaniveymahasathan Amornpiman
Avatransathit Sakkathattiay-avisnukarmprasit”, karşılığı yaklaşık olarak;
“Melekler şehri; kutsal mücevherlerin kaynağı; fethedilemez yüce topraklar;
büyük ve önemli alem; 9 değerli cevherle dolu kraliyet başkenti; Büyük Saray’ın
şehri ve kralların evi; ilahi sığınak ve yeniden beden bulan ruhların mekanı”dır.
Otelimizin yakın olduğu Asok Durağından
skytrain ile Saphan Taksin Durağına geliyoruz. Burası şehrin bir diğer önemli
ulaşım aracı teknelerin uğradığı ana durak. Chao Phraya Nehri şehrin ulaşımında
önemli bir rol oynuyor. Bu duraktan turist tekneleri kalktığı gibi 0,20 baht
gibi neredeyse bedava bir ücretle kalkan halk tekneleri de var. Turist
teknelerini pek kullanan olmazken bu teknelerde halktan fazla turist var.
Tekneyle ulaşmak
istediğimiz hedef ise Wat Pho Tapınağı ve Saraylar Bölgesi.
Bangkok, 400 adet
tapınağın bulunduğu bir tapınaklar bahçesi adeta. Gerek tekne ile gerek başka
bir ulaşım aracındayken çevrenizde her zaman tapınaklar oluyor. Saraylar
bölgesinde durağa yaklaştığımızda ise bu tapınakların en fotojeniği ve estetiği
olan Wat Arun karşımıza çıkıyor.
Wat Arun, Chao
Phraya Nehrinin diğer tarafında kalan Hindu Şafak Tanrısı Aruna’ya adanmış bir
tapınak. Tapınağın karşısındaki durakta iniyoruz ve ilk hedefimiz ve
tapınaklardan en meşhuru Wat Pho’ya gidiyoruz. Wat Pho’yu bu kadar meşhur eden
ise, içindeki 46 metre uzunluğunda 15 metre yüksekliğindeki Yatan Buda heykeli.
Her zaman turist dolu olan bu tapınak Bangkok’u turist çekim merkezlerinden
birisi.
Tapınağın çeşitli yerlerinde yer
alan çeşitli Budist heykellerinden sonra oldukça işlemeli büyük bir kapıdan ana
tapınağa giriyorsunuz. Devasa bir Buda uzanmış sizi bekliyor. 16.YY’da inşa
edilen tapınağa Buda heykeli 1800’lerin ortasında yerleştirilmiş. Buda’nın 3
metre yüksekliğinde 5 metre uzunluğunda ayaklarına ise sedef kakmalar işlenmiş.
Wat Pho’nun bahçesi ise Tay mimarisini en net görebileceğiniz şekilde.
Bahçenin her yerinde
birkaç tanesini paylaştığımız gibi birbirinden farklı ve güzel yapılar
bulunuyor.
Wat Pho tapınaklar arasında
muhtemelen en fazla zaman ayırmanız gereken tapınak olacaktır zira bir
tapınaktan çok tapınak kompleksi gibi.
Bu arada yazıyla alakasız olacak
ama gülen insanlar ülkesi de denilen Tayland, gerçekten inanılmaz güler yüzlü ve
saygılı insanlarla dolu. İnsanlar her yerde her zaman size gülümsüyor.
Wat Pho’dan sonra Büyük Saray’a
geçiyoruz. Büyük Saray mutlaka uğranması gereken yerlerin başında, 150 yıl
boyunca krallara ve kraliçelere ev sahipliği yapan saray 100 binadan oluşmaktaymış.
Özellikle Wat Phra Kaew Tapınağı içindeki Zümrüt Buda ile meşhur. Biz gezemedik
ama siz giderseniz mutlaka gezin.
Bu arada Budist rahipleri her
yerde görmeniz mümkün.
Tayland’da meşhur bir ulaşım
aracı var. O da “tuktuk”. Tuktuk aslında açık bir triportör aslında. En kaba
tabirle üç tekerlekli bu motorlar özellikle turistlerin gözdesi. Tayland’da her
şey oldukça ucuz tuktuk hariç ama. Tayland’da her şeyde pazarlık etmelisiniz bu
ister tuktuk olsun ister hediyelik eşya. Çünkü herşeyi razı oldukları fiyatın
kat kat üstünde söylüyorlar ve siz pazarlıkla onların razı oldukları fiyata bir
nebze yaklaşabiliyorsunuz ancak. Tuktuk ile Wat Ratchabophit’e gidiyoruz.
Burası turistlerden bir nebze
arınmış, daha sakin bir tapınak. Tapınağa gelen insanlar ibadet eden rahiplere
çeşitli yiyecekler getiriyorlar. İçinden akan nehriyle gerçekten çok güzel bir
tapınak. Kapıda bizi bekleyen tuktukçu bizi bir sonraki istikametimize Wat
Triamit’e götürüyor. Bu arada tuktukçu bizi her götürdüğü müşteri için komisyon
aldığı bir mücevherciye götürmek istiyor. Biz gitmek istemediğimizi söyleyince
bir de trip atıyor bize.
Ve sonunda Wat Triamit’e
geliyoruz. Bu tapınakta dünyanın en büyük saf altın heykeli yer alıyor. 700
yaşında, 3 metre boyunda ve 5,5 ton ağırlığındaki heykele paha biçilemiyor. Heykelin
kendisi kadar hikayesi de etkileyici, heykel, geçmişte Ayutthaya’da Burmalı
istilacılardan korunabilmek için çimentoyla kaplanmış ve yıllar boyunca hep
çimentodan olduğu sanılmış. Ta ki bundan 40 yıl önce taşıma esnasında vinçten
düşüp çimentonun çatlaması ile çimentonun altındaki hazine ortaya çıkmış.
Wat Triamit’ten sonra
Bangkok’daki Çin Mahallesini gezmek istiyoruz. Daha önce Singapur ve Kuala
Lumpur’daki Çin Mahalleleri gibi beklerken tamamen farklı bir Çin Mahallesi
çıkıyor karşımıza. Turistler için oluşturulmuş değil, gerçek bir Çin Mahallesi.
Sokakta bıyıklarını
alan kadınlar, değişik yiyecekler ve hatta yolda bir tane kocaman fare. Çin
Mahallesine gidelim görelim demeyin, çünkü gidip görülecek hiçbir şey yok
gerçekten. Kısıtlı zamanımızda Çin Mahallesi aramakla sonrasında da taksi
bulmaya çalışmakla zaman kaybettik. Kesinlikle harcayacak zamanınız yoksa
gitmeyin deriz biz. Çin Mahallesinden taksi ile Bangkok’un bir diğer önemli
cazibe merkezi Khao San Road’a gittik.
Khao San Road, turistlerle dolu,
otellerin, restoran ve barların yan yana dizildiği sokaklar. Eğlenceli, hareketli
bir bölge, otel seçiminizde mutlaka aklınızda olsun. Gitmeniz gereken bir diğer
turistik yer ise Patpong Gece Pazarı.
Patpong, Çin Mahallesi civarında,
taksiyle gitmenizde fayda var. Bu arada gerek Bangkok’ta gerekse tüm Tayland’da
taksiler gerçekten çok ucuz. Binerken yine de pazarlık yapın, daha da ucuz
olacaktır. Patpong, yan yana dizilmiş pek çok seyyar dükkandan oluşmuş bir
pazar, her türlü hediyeliği rahatça bulabilirsiniz.
Günübirlik
Pattaya
Bangkok’ta ikinci günümüzde
otobüsle Pattaya’ya geçtik. Pattaya’ya gidiş için tur şirketleri tur da
düzenliyor ama turla gitmenize hiç gerek yok, kendiniz de çok rahat
gidebilirsiniz. Öncelikle, Skytrain’lerle Doğu Otobüs Terminali (Ekamai)
durağına gitmeniz lazım sonrası sabah saat 5:00’den itibaren her yarım saatte
bir kalkan otobüslerden birisine binip 1,5-2 saatte Pattaya’da oluyorsunuz.
Asıl zor olan Pattaya Otobüs Terminalinden şehir merkezine gitmek. Terminal’in
az ilerisinden kalkan Bangkok’takinden çok farklı tuktuklara binmeniz
gerekiyor. 0,80 baht gibi bir ücretle Pattaya merkeze gidiyor bu tuktuklar.
Pattaya, oldukça kalabalık ve
hareketli. Plajı güzel fakat Phuket’in plajlarının yanında bir hayli soluk
kalıyor.
Özellikle Pattaya gece hayatı çok
meşhur ve mutlaka görülmesi Pattaya’ya insanların asıl gelme sebebi de
özellikle gece hayatı. Özellikle Amerika ve Avrupa’dan gelen yaşı ilerlemiş
adamları her yerde görmeniz mümkün hatta konuştuğumuz bir tanesi artık
Pattaya’da yerleştiğini bile anlattı. Adamlar haklı tabi kendi ülkelerinden
aldıkları emekli ücretleriyle burada her günü tatil gibi yaşıyorlar. Biz
de gece hayatını görmek için bu şehirde kalmaya karar verdik ama pasaportumuzu
Bangkok’taki otelde bıraktığımızdan çok üzülsek de gece kalmaya cesaret
edemedik ve Bangkok’a döndük.
Bangkok daha önce de dediğim gibi kocaman bir
metropol ve AVM’lerle dolu. Sukhumvit’te de Terminal 21 oldukça güzel ve farklı
AVM’lerden birisi. AVM’nin farklı olan tarafı konsepti, her kat farklı ve ünlü
bir şehir gibi dizayn edilmiş. Aşağıda her kattan bir resim paylaştım.
San Francisco katı
San Francisco katında bir Meksika
yemekleri yapan bir yere giriyoruz. Taco ve Burrito istiyoruz. Gerçekten bu
AVM’ye gelirseniz yemeğinizi burada yemenizi öneririz. Biz hayatımızda
yediğimiz en güzel yemeklerden birisini yedik.
Damnoen
Saduak (Yüzen Pazar), Kaplan Tapınağı (Tiger Temple) ve Kwai Köprüsü
Damnoen Saduak, Bangkok’tan
yaklaşık 100 km mesafede, Ratchaburi şehri topraklarında yer alıyor. Tayland’ın
en ünlü turistlik noktalarından birisi de bu yüzen pazar. Biz, Bangkok’tan
aldığımız turla rehber eşliğinde gittik Damnoen Saduak’a. Eğer talep edilirse
iki şehir arasındaki otobüslerle kendiniz de gidebilirsiniz ama bizim gibi
Damnoen Saduak, Kaplan Tapınağı ve Kwai Köprüsünü birleştirmek isterseniz bizim
yaptığımız gibi turla gitmenizi öneririz. Tüm günü alıyor ama değiyor doğrusu.
Bir hız teknesi ile sizi pazara
götürüyorlar, burada ufak kayıklara biniyorsunuz ve pazarın içine doğru
yüzüyorsunuz.
Suyun kenarındaki satıcılar bir
şeye bakacak ya da alacak olursanız hemen ellerindeki kancaları kayığa atıp
sizi yanlarına çekiyor ve başlıyor pazarlık. İlk söyledikleri fiyatın çok çok
daha altına razı oluyorlar. Neler yok ki pazarda; meyveler, yiyecekler,
şapkalar, hediyelikler… Pazarda gezmek bile inanılmaz zevkli.
Tekneden indikten sonra akarsuyun
yanında da pazarın karada olan kısmını dolaşabiliyorsunuz. Tekrar söyleyelim
Damnoen Saduak’a mutlaka ama mutlaka gidin.
Damnoen Saduak’tan sonra
rehberimiz için bizi bir fil köyüne götürüyor. Burada file biniyoruz, gerçekten
büyük hayvanlar, yürürken üzerinde sarsılarak ilerliyorsunuz. Fillerin derisi
oldukça sert ve kalın bu arada. Yarım saat kadar fille gezdikten sonra da
yolumuzun üzerindeki bir el işi mobilya yapan mağazaya giriyoruz.
Oldukça farklı, devasa elişi
mobilyalar büyük bir emeğin ürünü. Bu kadar harcanmış bir emeğin bedelinin ne
kadar olabileceğini dahi idrak etmek zor. Bir sonraki durağımız kaplan tapınağı
oluyor.
Kaplan Tapınağı, ilk önce
anneleri ölmüş yavru kaplanları korumak için almış tapınak duvarlarının arkasına
ama sonra nerede bakıma ihtiyaç duyan bir kaplan olsa tapınakta bakılmış.
Tapınak artık kaplanlarıyla meşhur olmuş ve her yıl yüzbinlerce ziyaretçisi
oluyor bu sayede. Tapınağa girmeden önce her türlü sorumluluğu kabul ettiğinize
dair bir yazı imzalatıyorlar bu arada.
Kaplanlara dokunmak, onların yanında
olmak gerçekten çok güzel, eşsiz ve ürkütücü bir duygu.
Kaplan Tapınağından sonra son
istikametimiz filmi de kendisi kadar meşhur Kwai Köprüsü oluyor. 2. Dünya
Savaşında Japon istilasındaki Tayland’da Japon askerlerine cephane götürebilmek
için çeşitli ülkelerden ele geçirilen savaş esirlerine ve yerli halka zorla
yaptırılmış bu köprü. Yüzlerce insanın kanı var yani raylarında. Kanchanaburi
şehrindeki köprüyü de mutlaka görün…
Bu elemanı çok sevmiştim,
koymazsam çatlardımJ
Kwai Köprüsünden sonra uzun bir
yolculuktan sonra Bangkok’a dönüyoruz yorgun ama mutlu.
Ertesi ve Bangkok’taki son
günümüzde, yine turla ayarlamış olduğumuz, Siyam’ın eski başkenti muhteşem
Ayutthaya’ya gidiyoruz. 1350 yılında kurulan şehir 1700 yılında 1 milyon nüfusa
ulaşmış. 1767 yılında Burma’lı istilacıların saldırıları sonucu şehir büyük
zarar görmüş. Ayutthaya’ya Bangkok’tan günübirlik turlarla gidilebiliyor.
Ayutthaya’da çok fazla tapınak,
kalıntı ve gezilecek yer olduğundan hepsinin adını bilemiyorum ama turla
gitmeniz durumunda hepsini gezeceksiniz.
Bu arada Tayland’lıların ne kadar
iyi insanlar olduğuna bir örnek de Ayutthaya’da daha ilk durağımızda anladık.
Öyle ki tur arabası, bizim eksikliğimizi farketmeden kalktığından şehirle
hiçbir alakası olmayan bir noktada açıkta kaldık. Orada ufak tefek dükkandaki
kız hemen rehbere telefon etti, sonra bizi scooterına bizi attığı gibi üçümüz
15-20 dakikalık bir yol giderek turu bir sonraki durakta yakaladık. Kıza para
vermeye çalıştığımızda ısrarla reddetti, fakat derme çatma dükkanlarında 10 USD
kadar bir para bizim için bir şey değilken onlar için gerçekten çok büyük bir
para. Uzun ısrarlarımızdan sonra kızı razı ettik parayı almaya, biz de o da
memnun oldu. Tabi sonrasında rehberimize Zeynep çok da güzel bir fırça kaydı
bizi orada unuttuğu için.
Ağaç içindeki Buda. Burma’lılar
Ayutthaya saldırıları sırasında pek çok Buda heykeline de zarar vermişler. Rahipler
kırılan Buda başlarından birisini ağacın önüne koymuşlar, ağaç büyüdükçe heykel
başının etrafını sarmaya başlamış ve heykel de bir parçası olmuş ağacın. Artık
ağaç büyüdükçe Buda başı da onunla beraber yerden yükseliyor.
Ayutthaya içindeki onlarca, belki
yüzlerce harabeyi, tapınağı gezmek gerçekten çok keyifli, Bangkok’a kadar
giderseniz mutlaka bir gününüzü ayırıp buraları görün. Bir de tur şirketlerinde
Ayutthaya’ya ilave olarak kraliyet yazlık sarayı Bang Pa-ın’e de gidiyorsunuz.
Bangkok’ta
Ne Yenir?
Bangkok’ta evlerde mutfak yok, bu nedenle sokaklarda,
ara yollarda heryerde yemek yapan seyyar yerler var ve tadabileceğiniz
yemeklerin sınırı yok. Domuz paçalarında, çeşit çeşit meyvelere herşey sokakta
satılıyor ve hatta pişiriliyor. Pilavları lezzetli ve farklı fırsatını buldukça
yiyin, sebzeli pirinç noodle’ı da mutlaka deneyin derim ben. Çeşit çeşit çok
farklı adını bilmediğimiz yemeklerle dolu her yer. Her şeyi denemekte fayda
var, bir daha Bangkok’a ne zaman geleceksiniz değil mi?:)
Bangkok’ta
Ne Yapılır? (Yapmadan Dönmeyin)
-Chao Phraya nehrinde halkla
beraber tekneye binin ve rengarenk tapınakları uzaktan izleyin
-Khao San Road’da turlayın,
Patpong Gece Pazarında hediyelik alın
-Heryerde hiç çekinmeden pazarlık
yapın
-Damnoen Saduak, Ayutthaya ve
Kaplan Tapınağına mutlaka gidin
-Yoldaki yiyecek satanlardan
kafanıza göre en değişik gelen yiyeceği alın
-“Tuktuk”a denemek için bile olsa bir kere binin
-Fırsatını buldukça soğuk hindistancevizi suyu için
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder