Sayfalar

8 Haziran 2014 Pazar

Bangkok


17 Aralık 2013 günü sabah erkenden Phuket’ten Air Asia Havayolları ile Phuket Havaalanından Bangkok Suvarnabhumi Havaalanına geldik. Sabah erken saatte Bangkok’a gelmenin avantajı gezmeye erkenden başlamak olacak. Havaalanı şehrin dışında ve merkeze direkt havaalanından skytrain yok. Bu nedenle havaalanından otobüs ile 15-20 dakikalık yol gittikten sonra gördüğümüz ilk skytrain durağında inerek, otelimizin olduğu Sukhumvit bölgesine giden trene biniyoruz. Uzakdoğu’da raylı ulaşım trafiğin üzerinden döşenmiş hatlarla yerden 5-6 metre yukarıdan geçen trenlerle sağlanıyor. Skytrainle Sukhumvit durağına geldikten sonra ilk iş otelimize yerleşiyoruz. Check-in işlemlerini yaparken bize dondurma ikram ediyor otel çalışanları. Dondurmamızı yiyip valizlerimizi bıraktıktan sonra şehri gezmek için yola düşüyoruz.

 
 
Bangkok’ta Gezilecek Yerler

Bangkok; modern, kalabalık bir metropol. 10 milyona yaklaşan nüfusuyla AVM’lerle dolu bir şehir. Tayland’ın başkentinin kısa adı Tay dilinde “Melekler Şehri” anlamına geliyormuş. Kısa adı diyorum çünkü Bangkok dünyadaki en uzun isme sahip şehir. Tayca’da şehrin tam adı; “Krungthep Mahanakorn Boworn Rattanakosin Mahintharayuttha Mahadilokpop Noparatratchathani Burirom Udomratchaniveymahasathan Amornpiman Avatransathit Sakkathattiay-avisnukarmprasit”, karşılığı yaklaşık olarak; “Melekler şehri; kutsal mücevherlerin kaynağı; fethedilemez yüce topraklar; büyük ve önemli alem; 9 değerli cevherle dolu kraliyet başkenti; Büyük Saray’ın şehri ve kralların evi; ilahi sığınak ve yeniden beden bulan ruhların mekanı”dır.  Otelimizin yakın olduğu Asok Durağından skytrain ile Saphan Taksin Durağına geliyoruz. Burası şehrin bir diğer önemli ulaşım aracı teknelerin uğradığı ana durak. Chao Phraya Nehri şehrin ulaşımında önemli bir rol oynuyor. Bu duraktan turist tekneleri kalktığı gibi 0,20 baht gibi neredeyse bedava bir ücretle kalkan halk tekneleri de var. Turist teknelerini pek kullanan olmazken bu teknelerde halktan fazla turist var.

 
Tekneyle ulaşmak istediğimiz hedef ise Wat Pho Tapınağı ve Saraylar Bölgesi.

Bangkok, 400 adet tapınağın bulunduğu bir tapınaklar bahçesi adeta. Gerek tekne ile gerek başka bir ulaşım aracındayken çevrenizde her zaman tapınaklar oluyor. Saraylar bölgesinde durağa yaklaştığımızda ise bu tapınakların en fotojeniği ve estetiği olan Wat Arun karşımıza çıkıyor.


Wat Arun, Chao Phraya Nehrinin diğer tarafında kalan Hindu Şafak Tanrısı Aruna’ya adanmış bir tapınak. Tapınağın karşısındaki durakta iniyoruz ve ilk hedefimiz ve tapınaklardan en meşhuru Wat Pho’ya gidiyoruz. Wat Pho’yu bu kadar meşhur eden ise, içindeki 46 metre uzunluğunda 15 metre yüksekliğindeki Yatan Buda heykeli. Her zaman turist dolu olan bu tapınak Bangkok’u turist çekim merkezlerinden birisi.
 



Tapınağın çeşitli yerlerinde yer alan çeşitli Budist heykellerinden sonra oldukça işlemeli büyük bir kapıdan ana tapınağa giriyorsunuz. Devasa bir Buda uzanmış sizi bekliyor. 16.YY’da inşa edilen tapınağa Buda heykeli 1800’lerin ortasında yerleştirilmiş. Buda’nın 3 metre yüksekliğinde 5 metre uzunluğunda ayaklarına ise sedef kakmalar işlenmiş. Wat Pho’nun bahçesi ise Tay mimarisini en net görebileceğiniz şekilde.




Bahçenin her yerinde birkaç tanesini paylaştığımız gibi birbirinden farklı ve güzel yapılar bulunuyor.   
 


 
Wat Pho tapınaklar arasında muhtemelen en fazla zaman ayırmanız gereken tapınak olacaktır zira bir tapınaktan çok tapınak kompleksi gibi.
 
Bu arada yazıyla alakasız olacak ama gülen insanlar ülkesi de denilen Tayland, gerçekten inanılmaz güler yüzlü ve saygılı insanlarla dolu. İnsanlar her yerde her zaman size gülümsüyor.
Wat Pho’dan sonra Büyük Saray’a geçiyoruz. Büyük Saray mutlaka uğranması gereken yerlerin başında, 150 yıl boyunca krallara ve kraliçelere ev sahipliği yapan saray 100 binadan oluşmaktaymış. Özellikle Wat Phra Kaew Tapınağı içindeki Zümrüt Buda ile meşhur. Biz gezemedik ama siz giderseniz mutlaka gezin.
 
Bu arada Budist rahipleri her yerde görmeniz mümkün.

 


 
Tayland’da meşhur bir ulaşım aracı var. O da “tuktuk”. Tuktuk aslında açık bir triportör aslında. En kaba tabirle üç tekerlekli bu motorlar özellikle turistlerin gözdesi. Tayland’da her şey oldukça ucuz tuktuk hariç ama. Tayland’da her şeyde pazarlık etmelisiniz bu ister tuktuk olsun ister hediyelik eşya. Çünkü herşeyi razı oldukları fiyatın kat kat üstünde söylüyorlar ve siz pazarlıkla onların razı oldukları fiyata bir nebze yaklaşabiliyorsunuz ancak. Tuktuk ile Wat Ratchabophit’e gidiyoruz.
 



Burası turistlerden bir nebze arınmış, daha sakin bir tapınak. Tapınağa gelen insanlar ibadet eden rahiplere çeşitli yiyecekler getiriyorlar. İçinden akan nehriyle gerçekten çok güzel bir tapınak. Kapıda bizi bekleyen tuktukçu bizi bir sonraki istikametimize Wat Triamit’e götürüyor. Bu arada tuktukçu bizi her götürdüğü müşteri için komisyon aldığı bir mücevherciye götürmek istiyor. Biz gitmek istemediğimizi söyleyince bir de trip atıyor bize.



Ve sonunda Wat Triamit’e geliyoruz. Bu tapınakta dünyanın en büyük saf altın heykeli yer alıyor. 700 yaşında, 3 metre boyunda ve 5,5 ton ağırlığındaki heykele paha biçilemiyor. Heykelin kendisi kadar hikayesi de etkileyici, heykel, geçmişte Ayutthaya’da Burmalı istilacılardan korunabilmek için çimentoyla kaplanmış ve yıllar boyunca hep çimentodan olduğu sanılmış. Ta ki bundan 40 yıl önce taşıma esnasında vinçten düşüp çimentonun çatlaması ile çimentonun altındaki hazine ortaya çıkmış.

Wat Triamit’ten sonra Bangkok’daki Çin Mahallesini gezmek istiyoruz. Daha önce Singapur ve Kuala Lumpur’daki Çin Mahalleleri gibi beklerken tamamen farklı bir Çin Mahallesi çıkıyor karşımıza. Turistler için oluşturulmuş değil, gerçek bir Çin Mahallesi.

 


Sokakta bıyıklarını alan kadınlar, değişik yiyecekler ve hatta yolda bir tane kocaman fare. Çin Mahallesine gidelim görelim demeyin, çünkü gidip görülecek hiçbir şey yok gerçekten. Kısıtlı zamanımızda Çin Mahallesi aramakla sonrasında da taksi bulmaya çalışmakla zaman kaybettik. Kesinlikle harcayacak zamanınız yoksa gitmeyin deriz biz. Çin Mahallesinden taksi ile Bangkok’un bir diğer önemli cazibe merkezi Khao San Road’a gittik.

 
Khao San Road, turistlerle dolu, otellerin, restoran ve barların yan yana dizildiği sokaklar. Eğlenceli, hareketli bir bölge, otel seçiminizde mutlaka aklınızda olsun. Gitmeniz gereken bir diğer turistik yer ise Patpong Gece Pazarı.

 
Patpong, Çin Mahallesi civarında, taksiyle gitmenizde fayda var. Bu arada gerek Bangkok’ta gerekse tüm Tayland’da taksiler gerçekten çok ucuz. Binerken yine de pazarlık yapın, daha da ucuz olacaktır. Patpong, yan yana dizilmiş pek çok seyyar dükkandan oluşmuş bir pazar, her türlü hediyeliği rahatça bulabilirsiniz. 

Günübirlik Pattaya

Bangkok’ta ikinci günümüzde otobüsle Pattaya’ya geçtik. Pattaya’ya gidiş için tur şirketleri tur da düzenliyor ama turla gitmenize hiç gerek yok, kendiniz de çok rahat gidebilirsiniz. Öncelikle, Skytrain’lerle Doğu Otobüs Terminali (Ekamai) durağına gitmeniz lazım sonrası sabah saat 5:00’den itibaren her yarım saatte bir kalkan otobüslerden birisine binip 1,5-2 saatte Pattaya’da oluyorsunuz. Asıl zor olan Pattaya Otobüs Terminalinden şehir merkezine gitmek. Terminal’in az ilerisinden kalkan Bangkok’takinden çok farklı tuktuklara binmeniz gerekiyor. 0,80 baht gibi bir ücretle Pattaya merkeze gidiyor bu tuktuklar.
 


Pattaya, oldukça kalabalık ve hareketli. Plajı güzel fakat Phuket’in plajlarının yanında bir hayli soluk kalıyor.
 

Özellikle Pattaya gece hayatı çok meşhur ve mutlaka görülmesi Pattaya’ya insanların asıl gelme sebebi de özellikle gece hayatı. Özellikle Amerika ve Avrupa’dan gelen yaşı ilerlemiş adamları her yerde görmeniz mümkün hatta konuştuğumuz bir tanesi artık Pattaya’da yerleştiğini bile anlattı. Adamlar haklı tabi kendi ülkelerinden aldıkları emekli ücretleriyle burada her günü tatil gibi yaşıyorlar.    Biz de gece hayatını görmek için bu şehirde kalmaya karar verdik ama pasaportumuzu Bangkok’taki otelde bıraktığımızdan çok üzülsek de gece kalmaya cesaret edemedik ve Bangkok’a döndük.

Bangkok daha önce de dediğim gibi kocaman bir metropol ve AVM’lerle dolu. Sukhumvit’te de Terminal 21 oldukça güzel ve farklı AVM’lerden birisi. AVM’nin farklı olan tarafı konsepti, her kat farklı ve ünlü bir şehir gibi dizayn edilmiş. Aşağıda her kattan bir resim paylaştım.
 
Roma katı
 
Tokyo katı
 
Londra katı
 
İstanbul katı :)
 


San Francisco katı







 






San Francisco katında bir Meksika yemekleri yapan bir yere giriyoruz. Taco ve Burrito istiyoruz. Gerçekten bu AVM’ye gelirseniz yemeğinizi burada yemenizi öneririz. Biz hayatımızda yediğimiz en güzel yemeklerden birisini yedik.

Damnoen Saduak (Yüzen Pazar), Kaplan Tapınağı (Tiger Temple) ve Kwai Köprüsü

Damnoen Saduak, Bangkok’tan yaklaşık 100 km mesafede, Ratchaburi şehri topraklarında yer alıyor. Tayland’ın en ünlü turistlik noktalarından birisi de bu yüzen pazar. Biz, Bangkok’tan aldığımız turla rehber eşliğinde gittik Damnoen Saduak’a. Eğer talep edilirse iki şehir arasındaki otobüslerle kendiniz de gidebilirsiniz ama bizim gibi Damnoen Saduak, Kaplan Tapınağı ve Kwai Köprüsünü birleştirmek isterseniz bizim yaptığımız gibi turla gitmenizi öneririz. Tüm günü alıyor ama değiyor doğrusu.



Bir hız teknesi ile sizi pazara götürüyorlar, burada ufak kayıklara biniyorsunuz ve pazarın içine doğru yüzüyorsunuz.
 



Suyun kenarındaki satıcılar bir şeye bakacak ya da alacak olursanız hemen ellerindeki kancaları kayığa atıp sizi yanlarına çekiyor ve başlıyor pazarlık. İlk söyledikleri fiyatın çok çok daha altına razı oluyorlar. Neler yok ki pazarda; meyveler, yiyecekler, şapkalar, hediyelikler… Pazarda gezmek bile inanılmaz zevkli.

 
 
Tekneden indikten sonra akarsuyun yanında da pazarın karada olan kısmını dolaşabiliyorsunuz. Tekrar söyleyelim Damnoen Saduak’a mutlaka ama mutlaka gidin.

 
 



Damnoen Saduak’tan sonra rehberimiz için bizi bir fil köyüne götürüyor. Burada file biniyoruz, gerçekten büyük hayvanlar, yürürken üzerinde sarsılarak ilerliyorsunuz. Fillerin derisi oldukça sert ve kalın bu arada. Yarım saat kadar fille gezdikten sonra da yolumuzun üzerindeki bir el işi mobilya yapan mağazaya giriyoruz.
 



Oldukça farklı, devasa elişi mobilyalar büyük bir emeğin ürünü. Bu kadar harcanmış bir emeğin bedelinin ne kadar olabileceğini dahi idrak etmek zor. Bir sonraki durağımız kaplan tapınağı oluyor.

Kaplan Tapınağı, ilk önce anneleri ölmüş yavru kaplanları korumak için almış tapınak duvarlarının arkasına ama sonra nerede bakıma ihtiyaç duyan bir kaplan olsa tapınakta bakılmış. Tapınak artık kaplanlarıyla meşhur olmuş ve her yıl yüzbinlerce ziyaretçisi oluyor bu sayede. Tapınağa girmeden önce her türlü sorumluluğu kabul ettiğinize dair bir yazı imzalatıyorlar bu arada.
 




Kaplanlara dokunmak, onların yanında olmak gerçekten çok güzel, eşsiz ve ürkütücü bir duygu.
 
Kaplan Tapınağından sonra son istikametimiz filmi de kendisi kadar meşhur Kwai Köprüsü oluyor. 2. Dünya Savaşında Japon istilasındaki Tayland’da Japon askerlerine cephane götürebilmek için çeşitli ülkelerden ele geçirilen savaş esirlerine ve yerli halka zorla yaptırılmış bu köprü. Yüzlerce insanın kanı var yani raylarında. Kanchanaburi şehrindeki köprüyü de mutlaka görün…


 
 
Bu elemanı çok sevmiştim, koymazsam çatlardımJ


Kwai Köprüsünden sonra uzun bir yolculuktan sonra Bangkok’a dönüyoruz yorgun ama mutlu.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Ertesi ve Bangkok’taki son günümüzde, yine turla ayarlamış olduğumuz, Siyam’ın eski başkenti muhteşem Ayutthaya’ya gidiyoruz. 1350 yılında kurulan şehir 1700 yılında 1 milyon nüfusa ulaşmış. 1767 yılında Burma’lı istilacıların saldırıları sonucu şehir büyük zarar görmüş. Ayutthaya’ya Bangkok’tan günübirlik turlarla gidilebiliyor. 






Ayutthaya’da çok fazla tapınak, kalıntı ve gezilecek yer olduğundan hepsinin adını bilemiyorum ama turla gitmeniz durumunda hepsini gezeceksiniz.






Bu arada Tayland’lıların ne kadar iyi insanlar olduğuna bir örnek de Ayutthaya’da daha ilk durağımızda anladık. Öyle ki tur arabası, bizim eksikliğimizi farketmeden kalktığından şehirle hiçbir alakası olmayan bir noktada açıkta kaldık. Orada ufak tefek dükkandaki kız hemen rehbere telefon etti, sonra bizi scooterına bizi attığı gibi üçümüz 15-20 dakikalık bir yol giderek turu bir sonraki durakta yakaladık. Kıza para vermeye çalıştığımızda ısrarla reddetti, fakat derme çatma dükkanlarında 10 USD kadar bir para bizim için bir şey değilken onlar için gerçekten çok büyük bir para. Uzun ısrarlarımızdan sonra kızı razı ettik parayı almaya, biz de o da memnun oldu. Tabi sonrasında rehberimize Zeynep çok da güzel bir fırça kaydı bizi orada unuttuğu için.
 



Ağaç içindeki Buda. Burma’lılar Ayutthaya saldırıları sırasında pek çok Buda heykeline de zarar vermişler. Rahipler kırılan Buda başlarından birisini ağacın önüne koymuşlar, ağaç büyüdükçe heykel başının etrafını sarmaya başlamış ve heykel de bir parçası olmuş ağacın. Artık ağaç büyüdükçe Buda başı da onunla beraber yerden yükseliyor.







Ayutthaya içindeki onlarca, belki yüzlerce harabeyi, tapınağı gezmek gerçekten çok keyifli, Bangkok’a kadar giderseniz mutlaka bir gününüzü ayırıp buraları görün. Bir de tur şirketlerinde Ayutthaya’ya ilave olarak kraliyet yazlık sarayı Bang Pa-ın’e de gidiyorsunuz.










 
Bangkok’ta Ne Yenir?
Bangkok’ta evlerde mutfak yok, bu nedenle sokaklarda, ara yollarda heryerde yemek yapan seyyar yerler var ve tadabileceğiniz yemeklerin sınırı yok. Domuz paçalarında, çeşit çeşit meyvelere herşey sokakta satılıyor ve hatta pişiriliyor. Pilavları lezzetli ve farklı fırsatını buldukça yiyin, sebzeli pirinç noodle’ı da mutlaka deneyin derim ben. Çeşit çeşit çok farklı adını bilmediğimiz yemeklerle dolu her yer. Her şeyi denemekte fayda var, bir daha Bangkok’a ne zaman geleceksiniz değil mi?:)
 
Bangkok’ta Ne Yapılır? (Yapmadan Dönmeyin)
-Chao Phraya nehrinde halkla beraber tekneye binin ve rengarenk tapınakları uzaktan izleyin
-Khao San Road’da turlayın, Patpong Gece Pazarında hediyelik alın
-Heryerde hiç çekinmeden pazarlık yapın
-Damnoen Saduak, Ayutthaya ve Kaplan Tapınağına mutlaka gidin
-Yoldaki yiyecek satanlardan kafanıza göre en değişik gelen yiyeceği alın
-“Tuktuk”a denemek için bile olsa bir kere binin
-Fırsatını buldukça soğuk hindistancevizi suyu için
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder