Sayfalar

3 Şubat 2014 Pazartesi

Venedik


Biliyordum ki yeniden gelmek isteyecektim bu şehri ilk gördüğümde. Bende ki cazibesi; eskiliği, sükûneti belki de suların içinde gelin gibi nazlı nazlı süzülmesiydi. Bir delilik yaptık ve sadece hafta sonu için Venedik’e bilet aldık , dünyada ne zaman güzel köprülerle kurulmuş bir kent görülse ,sık sık oranın güzelliğini betimlemek için kullanılan ‘kuzey’in Venedik’i, Asyanın venedik’i gibi tabirlerin ana yeri olan bu güzel kente yeniden geldik. Cumartesi sabah THY’nin 07:55 uçağı ile Venedik’e uçtuk,09:30 civarı havaalanındaydık. Aklımızda geçen sefer benim gidemediğim Murano-Burano adalarını bu kez kesin görmek vardı. Otelimiz merkezde (San marco meydanına yakın) olduğundan ve pazar dönüşümüz akşam olacağı için merkeze uzak yerleri ilk gün görmek daha cazip geldi, sırt çantamız olduğundan havaalanından direkt Murano adalarına geçmek için tourism infonun yanında Alilaguna feribot bileti ile 36 saatlik ACTV card aldık. Actv kart nedir diyeceksiniz. Hemen bahsedelim, Venedikte ulaşımın büyük bir kısmı denizyolu ile sağlanıyor ,karayolu ulaşımlarını görmeniz şehir içinde mümkün değil,tek görebileceğiniz yer San Marco havaalanından Venedik şehir merkezine bağlanan Piazzale Roma durağına giden iki karayolu otobüs servisi ve bu meydana 5 dk. uzaklıkta olan Santa Lucia tren istasyonu. ATVO ve ACTV iki farklı firma.ACTV card 12,24 ,36,48,72 saatlik veya 7 günlük alınabiliyor.Bu kart ile havaalanından gelen otobüs dahil tüm actv olan vapurettolarda satın aldığınız saat dilimi içerisinde sınırsız faydalanılıyor. Alilaguna ve ATVO otobüsü için bu card geçerli değil.Detaylı bilgilere www.actv.it ya da www.hellovenezia.it adresinden ulaşabilirsiniz. Adaya giderken San Michelle adasını görüyoruz,Napolyon fermanı ile ölülerin şehir merkezine gömülmesi yasaklanmış ve bu ada mezarlık için kullanılan bir yer haline gelmiş. Adada toprak sıkıntısı olduğu için neredeyse üst üste gömülen bedenler yaklaşık 10 yıl kadar tutulduktan sonra yer kazanmak için çıkarılıp başka bir yere alınıyor. Sayıca az olan Protestanlara ise kendi alanları içerisinde sınırsız kalmalarına izin verilmiş.
Suların üzerinde kocaman kazıklar göreceksiniz bunlar denizyolu ulaşımının şeritleri ve yönleri diyebiliriz.Bunlar sayesinde yol ve iz daha kolay bulunabiliyor. San michelle durağından bir sonraki durak Colonna durağı.Artık Murano adasına adım attık.Dört vapuretto durağı var adada,Murano adası cam işçiliği ile ünlü. Aklınıza gelebilecek en ufak objeden kocaman avizelere kadar herşey rengarenk bir şekilde cama işlenmiş. Fiyatlar el işçiliği olması sebebiyle pahalı, hele ki ada olması sebebiyle aynı ölçekte bir ürünü Venedikten daha ucuza bile alabilirsiniz. Ama nereden olursa olsun bu objelerden kendinize mutlaka almanızı tavsiye ederiz .Ben en çok çeşitliliği elbette ki yeri olan Murano’da gördüm.Sıra sıra dükkanlar iki tarafına dizilmiş küçük kanalların.


Adayı geziyoruz,küçük köprüler burada da var,evler sırasıra bitiş dizilmiş,adanın faaliyette olan iki kilisesinden biri olan San Pietro Martire giriyoruz,içinde Bellini’nin eseri olan çok güzel bir mihrap var. Gözlük camının ilk kez Venedik’te Murano’lular tarafından yapıldığını biliyor muydunuz? Cam ustaları zamanında çok ayrıcalıklara sahipmiş burada. Ada’da cama nasıl şekil verildiğini de izleyebilirsiniz.Adanın tek müzesi de tahmin edebileceğiniz giibi cam müzesi.Cam müzesinden ilerledikten sonra adanın diğer kilisesi olan Santi Maria e Donata’ya geliyoruz.Venedik-Bizans mimarisinin bu çevrede yer alan en güzel örneklerinden biri. İçerisindeki mozaik zemin ve kubbedeki 12.yy dan kalma Madonna mozaği mutlaka görülmeli. Vapurettalar ile Burano adasına geçiyoruz. Burası rengarenk boyalı evlerin sıra sıra olduğu ve aradan minik kanalların geçtiği bir ada. Eskiden denizciler gece geç geldiklerinde evlerini daha kolay seçebilsinler diye rengarenk boyarlarmış. Bu gelenek bozulmamış evler rengarenk içimizi açıyor, bu adada evinizin rengini canınızın istediği gibi değiştiremiyorsunuz o da izine tabi. Yanımızdaki yiyeceklerle hem adayı gezip hem karnımızı doyurduk. Adanın dantel işleri çok meşhur hatta burada bir okul da kurulmuş, adanın bayan sakinleri buraya gidiyorlarmış.Makine işi olanlar ucuz fakat el yapımı olanlar farklı fiyata satılıyor.


Gezerken maskeler dikkatimizi çekiyor ve bir dükkana giriyoruz. İçerisi iki farklı odadan oluşan harika maskelerle dolu, kendimize çok güzel bir maske seçtik ve dükkan sahibi ile ayak üstü sohbet ettik çok sıcaklardı bizim Türk olduğumuzu öğrenince Fenerli Rambo’dan bile bahsetti Dün akşam Türkiye’yi tanıtan bir program vardı Tv’de,mavi bir cami gördüm bir meydan vardı diyerek aklında kalanları anlattı biz de Sultanahmet ile ilgili bilgi verdik Türk halkına çok sıcak davranan bir ülke İtalya.Ne de olsa Akdeniz ülkesiyiz.

Artık adalar turunu tamamlamalıyız, vaktiniz varsa Torcello adasına da gidebilirsiniz.Burano’dan Fondamente Nove durağına vapuretto ile geliyoruz,burası Venedik’in adalara giden ana durağıdır.Gesuiti’nin köşesindeki Palazzo Dona Delle Rose sarayı bu bölgede ki en ilginç yapı olup,iç mekanı 90 derece açı yapmak yerine suya paralel.
Venedik’in o eski dar kanalları arasından yürüyerek Cannaregio bölgesine geliyoruz.Kuzeyde yer alan bu bölgeyi gezmek istememizin amacı Yahudilerin Campo Ghetto Nuovo -Getto mahallesini görmek.

Getto,yüzlerce yahudinin imparatorluk ordusundan kaçması sonucu ortaya çıkmış.1516’da şehrin tüm Yahudileri buraya taşınmaya zorlanınca burası Yahudi mahallesine dönüşmüş. Geceleri buranın kapıları kapanırmış. Bazı zamanlarda mültecilerin buraya sığınması ile nüfus artmış.Diğer İtalyan vatandaşları ile aynı statüye kavuşmaları uzun yıllar almış. Vaktiniz kısıtlıysa çok zaman kaybetmeyin. Küçük kanal köprülerinden geçip Santa Lucia tren istasyonunun olduğu alana geliyoruz burası çok hareketli.Hemen yanında bulunan Scalzi’ye giriyoruz içerisi koyu mermerlerle kaplı,scalzi çıplak ayak anlamına geliyor. Bazı parçaları Academia müzesinde bulunan çok görkemli olan bir tavanı varmış eskiden.Savaşta harap olmuş.Bizim vaktimiz olmadığı için Academia müzesine gidemedik .Bir sonraki gezimizde bu müzeye zaman ayırmak istiyoruz. Tren istasyonunun tam karşı kıyısında San Simeon Piccolo’yu görüp yeşil kubbeli bu yapının fotoğraflarını çekiyoruz. Akşam olmak üzere,santa croce bölgesinden ayrılıp otelimizin olduğu bölge san marco meydanına geliyoruz. Burası aslında Venedik’in tam kalbi.İç çekiş köprüsü(ponte dei sospiri) ve San marco meydanını hızlıca dolaşıp yağmurun başlaması sebebiyle hemen otele check in yapmak üzere geçiyoruz.Biraz dinlendikten sonra akşam yemek yemek ve dolaşmak için tekrar dışarı çektık,meydan yağan yağmur yüzünden suyla dolmuş.zaten bir bakıyorsunuz sulardan geçilemez hale gelmiş tahta ve demirlerden bir yol konulmuş bir bakmışsınız kupkuru bütün sular çekilmiş bu da Venedik’in güzelliği,kendine has bir durumu. Venedik’in o harika vitrinlerini her zaman çok beğenirim,İtalya bence modanın merkezi ve Fransa’dan önde diye düşünüyorum. Vitrin dizaynlarındaki estetik görüntü insanı etkiliyor,burada en iyi gözlükleri,en iyi kumaştan yapılmış mantoları,takımları ya da harika derili eldiven ve ayakkabıları bulabilirsiniz. Elbette ki adaya ulaşımın deniz yolu ile olması, nakliye zorluğu ile beraber fiyatları arttırıyor. Yemeğimizi Trattoria A La Bricolla’da yedik, pizza ve ev yapımı şarap istedik,içerisinin sıcak ve hoş bir görüntüsü vardı.Oradan çıktıktan sonra dolaşarak Rialto köprüsüne geldik.Venedik’te ışıklandırma biraz zayıf.Böyle bir kentten daha şaşalı bir ışıklandırma bekliyorsunuz ancak belki bir sebebi vardır , kış olduğu için belki daha az kalan insan var ,belki de böylesi daha gotik olduğu için. Rialtonun arkasında çok hediyelik eşya satan dükkanlar var tabi hepsi kapalı olduğu için sabah gelip alışveriş yaparız diye düşündük.Hava gecenin ilerleyen saati olması sebebiyle iyice soğuk olmaya başladı ve bir dükkana attık kendimizi sıcak çikolata istedik meğerse artık geç olduğu için makineyi kapatmışlar,ama inanırmısınız bizi ikilettirmeden,bize sıcak çikolatayı yaptılar o jeste o kadar çok mutlu olduk ki anlatamam.İtalya’yı seviyoruzzz Artık dönme vakti geldi,gelirken pontei dei sospiri’nin önünden geçip otele vardık.Otelimiz kanal gören bir yerde ve sabah Venedik gondolcularının aryası ile uyanıyorsunuz.Sabah erkenden kahvaltı yapmadan önce hemen San Marco meydanına çıktık dükkanlar yeni yeni açılıyordu. Campanile deniz feneri ve çan kulesi olarak yapılmış. Üzerindeki beş çanın her birinin ayrı işlevi varmış. Biri günün başlangıcını ve sonunu, diğeri üyelerin acele etmesini işaret edermiş, Üçüncü olan senatonun toplanacağını, en küçük dördüncü yada beşinci olan infaz ilanı içinmiş.

Torre Dell’Orologio (Saat Kulesi) rivayete göre saati yapanlar üç yıl boyunca köle gibi çalıştırılmış ve daha sonra buna benzer bir yapı yapmamaları için gözleri oyulmuş.Rehberli tura katılıp beş katını da gezebilirsiniz. Basilica di san marco:Aziz Marcus’un naaşı iki tüccar tarafından İskenderiye’den kaçırılır ve Venedik’e getirilir,hemen basilica’nın inşaatı başlar ve aziz markus’a adanır,muhteşem bir kilisedir,San Marco ‘nun kapısında bulunan atların orjinalleri kilisenin içinde bulunur.Mutlaka ziyaret edilmeli.Biz gittiğimizde sağ kanadı restorasyondaydı.

İç çekiş köprüsü (pontei dei sospiri):1600 lü yıllarda yapılan köprü halk tarafından bu adı almış.Geçit boyunca yürütülen tutsakların iç çekişinden ismini alan bu köprüde insanlar son kez dilekte bulunurmuş.

Angelina Jolie ile Jonny Deep’in oynağı Tourist filminin çekildiği Hotel Danieli’de bu meydanda bulunuyor. Meydanı gezdikten sonra kahvaltı yapmak için otele geri döndük,check outumuzu yaptık,artık otele geri dönmeyip uçuş saatimize kadar kenti gezeceğiz. Dolaşarak Hard Rock cafe’yi ve çevresini görüp Rialto köprüsüne geldik bir gondolcu ile anlaşıp hemen gondola bindik.Buraya gelip gondol’a binmeden dönerseniz geziniz eksik kalır.Büyük kanal’da salına salına giden gondollor fotoğraf karemize girdi.Gondolcu çok sempatik bir italyandı,hem şarkı söyleyip hem de anlatarak eğlenceli bir gezi geçirdik.


Hemen Rialto köprüsünün yanındaki meşhur Cafe’de tiramissu yedik ve cappucino içtik,italya’nın değişik kentlerinde değişik tiramissular yapılmakta, mesela Venedik’te yediğimiz muhallebi gibi daha akışkan, kahve İtalya’da çok lezzetli. Rialto köprüsündeki duraktan büyük kanal’da tur yapmak için vapuretto’ya bindik,Academia müzesi,Palazzo Grassi,Ponte Dell Academia’ya(demir köprü) kadar geldik. Amacımız Venedik’in en güzel silüetini görebileceğimiz karşı yakası Dorsoduro bölgesine geçmekti hemen durakta inip son bölgeyi gezmeye başladık. Accademia ve Guggenheim koleksiyonu bu bölgede. Bölgenin en ucuna kadar gittik. San Marco meydanının tam karşısındaki kıyıdan şehri görmek gerçekten çok güzeldi. Dorsoduro tarafının karşısına ‘la Gıudecca’bölgesine vapurettolar ile geçtik,ordan da ısola di san Giorgio maggiore’ye. San Giorgio Maggiore’nin üstüne çıktık ve yukardan Venedik’e bakmak içimizi açtı resmen.


Vapuretto ile San Marco meydanına geri döndük.Dünyanın en iyi cafeleri arasında yer alan Florian cafe’ye uğramalısınız.Ama fiyatların yüksek olduğunu söylememiz lazım.
Pontei dei sospiri’nin arka kısmından da köprüyü görüp,rialtoyu son bir kez gördükten sonra hediyelik eşyalarımızı da alıp artık havaalanına gidiyoruz.Dopdolu geçen bir haftasonu Venedik’in tarih,sanat,dinginlik ve kendine has yapılaşmasının seyri ile sona eriyor.Bir de karnaval zamanı gelmeyi deneyin…


2 yorum:

  1. Cok güzel gitmis kadar oldum..hatta neden gitmeyeyim diye kendimide sorguladim..bu arada sizde cok tatlisiniz...:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. eveet neden gitmeyesin? bu arada teşekkürler :)

      Sil